Boşanma Kararının TanınmasıİÇTİHATLAR
8. Hukuk Dairesi
2009/4595 E., 2010/805 K.
BOŞANMA KARARININ TANINMASI
KATKI PAYI ALACAĞI
YABANCI MAHKEME KARARLARININ TANINMASI
4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 202 ]
4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 212 ]
5718 S. MİLLETLERARASI ÖZEL HUKUK VE USUL HUKUKU HAKKIN... [ Madde 50 ]
5718 S. MİLLETLERARASI ÖZEL HUKUK VE USUL HUKUKU HAKKIN... [ Madde 52 ]
5718 S. MİLLETLERARASI ÖZEL HUKUK VE USUL HUKUKU HAKKIN... [ Madde 58 ]
743 S. TÜRK KANUNU MEDENİSİ (MÜLGA) [ Madde 170 ]
"İçtihat Metni"
Hatice ile Ahmet aralarındaki katkı payı alacağı davasının kabulüne dair (Ankara Üçüncü Asliye Hukuk Hakimliği)'nden verilen 11.03.2009gün ve 559175 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı vekili; tarafların 1991 yılında evlendiklerini, Münih Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 18.07.2002 tarihinde kesinleşen kararı ile boşandıklarını, Türk ve Alman Bankalarında bulunan mevduatın %60 payının müvekkiline ait olduğunu açıklayarak 16379.38 Euro karşılığı TL'nin yasal faiziyle birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne, dava dilekçesinde açıklanan 1000 Euro karşılığı TL'nin dava tarihinden geçerli faiziyle birlikte, ıslah dilekçesinde gösterilen 15379.38 Euro karşılığı TL'nin ıslah tarihinden geçerli yasal faiziyle birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava 743 sayılı TMK'nın 170. maddesi uyarınca, mal ayrılığının geçerli olduğu dönemde edinilen mallara katkı payı alacağına ilişkindir.
Dosya arasında bulunan bilgi ve belgelere göre; tarafların 12.04.1991 tarihinde evlendikleri, evlendikleri tarihte her ikisinin de Türk vatandaşı oldukları, davacı Hatice tarafından, 2001 yılında yetkili Alman mahkemesinde boşanma davasının açıldığı, Münih Asliye Mahkemesi'nce verilen boşanma kararının 18.07.2002 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan kararların Türkiye'de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır (5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanun m. 50). Bundan ayrı yabancı mahkeme ilamının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi için, yabancı ilamın tenfiz koşullarını taşıdığının mahkemece tespiti gerekir (5718 s. MÖHUK m. 58). Tenfiz kararı sadece yenilik doğurucu (usuli) bir hükümdür. Türk Hukukuna göre, yabancı bir mahkeme hükmünün tenfiz edilebilmesi için, bu mahkeme hükmünün verildiği ülke hukukuna göre kesin ve icra edilebilir olması şarttır. Ancak, yabancı mahkeme hükmü Türkiye'de icra edilebilirlik gücüne sadece ve münhasıran Türk Hukukuna göre verilen bir tenfiz kararıyla sahip olabilir (Prof. Dr. Ergin Nomer - Prof. Dr. Cemal Şanlı, Devletler Hususi Hukuku, İstanbul 2008, 16. bası, sh. 465).
Her ne kadar Münih Asliye Mahkemesi'nin verdiği boşanma kararı 18.07.2002 tarihinde kesinleşmiş ve verildiği ülkede kesin delil ve kesin hüküm olarak kabulü sonucunu doğurabilmekte ise de, kararın Türkiye'de uygulanabilmesi ancak bir tenfiz kararı verilmesi halinde mümkün olabilecektir (MÖHUK m. 50). Ne var ki, ortada tenfiz edilmiş bir karar söz konusu değildir. Bu husus eldeki davanın görülebilmesinin ön koşulunu oluşturmaktadır. Saptanan bu hukuki ve somut olgular karşısında tarafların boşanmalarına ilişkin bulunan yabancı mahkeme kararının yetkili ve görevli Türk mahkemesi tarafından tenfizine karar verildiği ileri sürülüp kanıtlanmadığına göre, davanın görülebilirlik koşulu olan mal rejiminin sona ermesi somut olayda gerçekleşmemiştir. Yabancı mahkemece verilen boşanma kararı yetkili Türk mahkemesince tanıma veya tenfiz kararı verildiği takdirde Türk Hukuku bakımından hukuki sonuç doğurur. Yabancı kararla ilgili tanıma veya tenfiz kararı verilmedikçe veya bu yönde açılan dava reddedildiği takdirde o karar Türkiye'de Türk hukuk sistemi açısından hukuki sonuç doğurmaz ve taraflar boşanmış sayılmazlar. O halde tarafların evliliği Türk Hukuku açısından halen devam etmektedir.
Kararın tenfiz edilmesinde hukuki yararı bulunan herkes tenfiz isteminde bulunabilir (MÖHUK m. 52/1). Kararın tenfizini isteyenlerin Türk vatandaşı olup olmamalarının sonucuna bir etkisi bulunmamaktadır. Kaldı ki, taraflar doğumla Türk vatandaşıdırlar. 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanu-nu'nun 28. maddesi gereğince, izinle Türk vatandaşlığından çıkmış olanlar bu maddede sayılan haklar dışında... Türk vatandaşlarına tanınan haklardan aynen yararlanmaya devam ederler.
Yapılan açıklamalar karşısında mahkemece yapılacak iş; davacı tarafa davanın dayanağını oluşturan yabancı mahkeme kararının tenfizine karar verilmesinin sağlanması için gerekli süre ve imkanın tanınması, açılacak davanın sonucunun beklenmesi, eldeki davanın bekletici mesele yapılması ve tenfiz kararının verilmesiyle ilgili davanın sonucuna göre davanın görülebilirlik koşulu belirlendikten sonra işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HMUK'nın 428. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), bozma sebebine göre işin esasının ve sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine 18.02.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.